Pages

August 19, 2009

delft şaşkını

bir yere gidiyorum ama.. birşeyler toparlamaya çalışıyorum, bir yerlere gitmeye çalışıyorum, rüyada gibiyim, dizginleri elime alamıyorum, ne enerjim var buna ne de zamanım.. sürükleniyorum, ruh sürüklüyor ve sürükleniyor..
uçacağım: ama tarihim belli değil, belli ama tümüyle anlaşılmaz sebeplerle bulanıklaşıyor, iyi o zaman biriki gün erteleyeyim, bütün yollar biriki gün ertelenmeli, şaşkınız, ayarlanmış olması gereken neler neler var bir dakika ayarlanmış olması gereken şeyleri henüz bilmiyoruz, bu yüzden bir tedbir olarak biriki gün ertelensek hoşumuza gidecek.. herşeyi ayarlamıştım ve şimdi gitsem bir şekilde herşey hallolacaktı, tamam gidebiliriz, telefon bekliyoruz, aramıyorlar, tekrar arıyoruz, aramamak için makul bir sebepleri oluyor ama tümüyle ihmal efendim, biletle görüşmek istiyorum, belki de havayolu firmasını tekrar aramalıyım yoksa aracı tur şirketini mi aramalıydım, yarım gün gecikme bütün hesapları altüst edebilir, tam gün gecikmem lazım.
delft guzel yer: ev bulma konusunda biraz gozum korktu.. pek bir sonuc alamadim simdilik girisimlerimden ama daha yeni basladim tabii.. ilk gunler icin beni misafir edecek 3 kisi cikti ve su an kalabalik bir evden sesleniyorum.. karnimi doyurdular ben de yemege yardim ettim esek degilim ya, pek yabanci hissetmedim dogrusu kendimi, beyaz yakali her yerde ayni iste... guzel bir evdeyim, cok guzel.. etkilendim, ilk basta isgal eviymis sonra belediyeyle oturup anlasmislar ve evi elden gecirmisler simdi ev bu insanlarin kurdugu vakfinmis, en son da avluyu elden gecirmisler.. bahcesi iki adet vakit gecirilebilecek mutfagi ve bir ust kat terasi var ve yandaki ev de ayni durumda yani aslinda iki ev ayni avluyu kullaniyor.. ben de bu misafirperverlik karsisinda actim hacibekir lokumlarindan bir tanesini.. diger evlere boyle comert olamayacagim diger kutularin sahibi var... bunun da vardi ya, neyse.. uzunca yurudum ortalikta, kaynaklarin yerini ogrenip haritada isaretlemeye basladim, giyecek yiyecek bisiklet nerde satilir..

kapilar ve ic karisiklik: 2408009_ oglenleyin bir ara butun kapilar kapanmis gibi hissediyordum.. ama simdi pek cok acilmis kapi var gibi.. yurumek hususunda da tuhaf bir gucluk icindeyim, yurumeyi unutmusum ve sokaklarda yuruyen bir tek ben varim.. bir bisiklet almaya calisiyorum, daha kolay olacagini zannetmistim, neyse ki herkes bir yerler oneriyor, yarin kanal boyunca yuruyup ikinci el esya satan bir dukkani bulacagim..
bugun engellilerin tamir edip boyayip sattiklari bisikletlere bakmaya gittim, engellilerin cesitli faaliyetler yuruttugu bir merkez bu ve enteresan tiplemeler karsiliyor insani!! fikir guzel ama bisikletler dandik ve pahali idi.. isler kotu gidiyordu, dukkanlar kapaliydi ve oda bulmak konusunda 'duwo' umut vermemisti.. duwo ofisindeki adam bana bu mevsimde cok talep oldugu icin isimin epiy zor oldugunu soyleyince ve buradaki butun islemlerim ev bulmakla dogrudan baglantili oldugu icin biraz icim sikildi.. (ama galiba en azindan ilk iki hafta icin bir yer buldum simdi..) n'apayim ortadogu marketini buldum, turkler isletiyordu, sonra buyuk kanalin kenarinda yedigim ulker kemali biskuvi ile icimi yumusatmaya calistim.. kampuste internete giremiyor olmam tatsizliklarin sonuncusu, sifre gerekiyor ve insan kaynaklari henuz benim islemlerime baslamamis.. islemlerim baslayinca internet ve printer icin bir sifrem ve bir kilitli dolabim ve kahve almak icin bir kartim ve diger kaynaklari kullanmak icin olanagim olacak.. ev bulmak zor olacak gibi ama ben buna hazirlikli degil miydim, belirsizlikler ve bunlarin bunyede yaratacagi dalgalanmalar da ongorulebilir seylerdi.. sabahleyin gidip de kapali buldugum telefoncularda 'lebara' karti aradim, bu bir sim sebekesi, ve cok ucuz, once icinde postane bulunan bir dukkan bana bunun bir nevi kontorunu satti, sonra bunun asil kart olmadigini anlayabildim!! sonra epiy arayip tarayip karti satan yeri buldum ve onlar da bana bir fiyatina iki adet sebeke verdiler!! benimle hollanda icinde saatlerce belese konusmak isteyen varsa birini verebilirim.. adamlar pazartesi 13e kadar acmiyorlar dukkanlari, iyi ediyorlar aslinda... delft guzel bir yer ve hava guzel ve oyle bir yer ki surekli fotograf cekebilirsin gibi ama cekmiyorsun cunku aslinda ozel degil, hissediyorsun.. her nasilsa.. oykuler ortaya ciktikca cekmeye basliyorum ama...

misafir oldugum binanin ve toplulugun oykusu: delft'teki ilk iki gecemi bu bloktaki bir evde geciriyorum.. ilk basta yukaridan uzanan kutle ortalikta yokmus.. aslinda o kutle etraftaki buyuk bir yapilasmanin parcasi ve oldukca yeniymis.. orada sadece buyuk bir temel kazisi ve kucuk bina varmis..
bir grup insan binayi isgal etmisler ve orada yasiyorlarmis, sonra butun bolgenin elden gecirilmesi gundeme gelince belediyeyle temas kurmuslar ve belediye de onlari muhatap almis.. bir vakif kurmuslar, bu vakif adina mortgage kredisi alip binayi belediyeden uygun bir fiyata satin almislar.. belediye de yatirimciyla bolgede insaatlara girismis.. binanin en ucundaki parcayi yatirimciya birakmislar ve yatirimci da onun uzerine fotograftaki cikmayi uzatmis!! bizimkiler binayi elden gecirmisler ve arka tarafa mutfaklar ve teraslar eklemisler.. binada yasayanlar belirli bir aylik ucret oduyor ve bununla mortgage odeniyor, ama kimse binanin sahibi degil, herkesin toplamda ne kadar odedigi belli, insanlar degisiyor ama hepsi vakfin uyesi kaliyor, mortgage tumuyle odendiginde evin onarimi icin yeni bir mortgage almayi dusunuyorlarmis... ama paranin bir kismini insanlara geri odemeyi de dusunmusler.. bir kac gun sonra vakfin genel kurulu olacakmis, hollandaca olmasaydi gelip takip etmek isterdim.. vakfin bir tuzugu var ve paralar nasil toplanacak borc nasil odenecek ileride neler yapilacak onlar yaziyor ve yonetici grup keyiflerince davranamiyorlar.. yani isgal evi olarak baslayan bir nevi kolektifin icine dusmus durumdayim.. benim kaldigim evde genelde geckince ogrenciler yasiyor (10 kisi) ve evde guzel bir uyum tutturmuslar, temizlik icin zorunlu gorevler var ve yemek icin isteyenler gonullu oluyor.. insan 7-8 gunde bir 10 kisiye yemek yapinca tabi epiy ozeniyor ve yaratici olmaya calisiyor, ilginc ve zengin yemekler yiyorum..

sophia'nın 'anti-kraak' masal evi ve uçan kazlar: kendisine bir gece misafir olduğum, sonra bisikletini ödünç alıp efenim kanallarının kenarında dumanlı soya sütlü karaçay içtiğim ve odasını boyamasına bir parça yardımcı olduğum sophia bu evde yaşıyor. iki kanalın arasında bir eski kanal pompası bekçisi evi. şimdi işgal edilmesin diye anti-kraak organizasyonu tarafından sophia'ya emanet edilmiş durumda..
sophia avustralyalı ve bir yarısı hollandalı olduğu için kalkmış kültürü tanımaya gelmiş.. masöz ve şiatsu öğretmeni.. aslına iç mimari eğitimi almış ve uzun süre stk'larda topluluk katılımı üzerine çalışmış ve tabi dünyanın acayip yerlerini gezmişliği de var.. bu avustralyalılar beni artık şaşırtmıyor, bunlar böyle..
gece gezmesi: bir instemming'e gittim, ev sahiplerinin bu kadar genç olmalarını beklemiyordum.. yani bir sürü oda ilanına bakıp allahına kadar particiyiz ve yaş ortalamamız 22nin altında kısımlarını görünce hiç dokanmadan diğer ilanlara ilerliyordum ama bu sefer mevzuyu anlamadan ve biraz da artık evsizlik paniğiyle işte.. neyse benim gibi yaşlıca bir italyan hatun vardı, hangi süper kahraman olursunuz sorusunda birden ayaklanınca ben de peşine takıldım, çıktık, hava kararıyordu bisikletimin farları vardı, bastım delftse hout tarafına, dev bir park ve ortasında göl var, uylenburg'a yöneldim, kalmayı planlamış olduğum kamp, sonra uzun uzun dolandıktan sonra tren yolunun öbür tarafına geçtim.. pazar gecesi olduğu için tenhaydı ve akşam uzuun uzuuuun oluyor bu mevsimde.. ağaçlar ormanlar tarlalar aciyip aciyip seslerle beni yoklayan göçmen kuşlar kanallar ve güzelim konut alanları... hollanda'nın bu mevsimde çok güzel olduğunu ve bu duçların bu ülkede iyi iş çıkardığını belirtmem gerek..
hollanda'yla ilgili herşey: artık bir bisikletim var, geçici de olsa bir evim var, bildiğin hollandalı evi, süpermarketten alışveriş yapıyorum, haaring yedim, haftasonu deniz kenarına gittim, bir numaralı tramvayı biliyorum, 14 numaralı bisiklet rotasını takip ettim, geceleyin cangıl gibi parklarda geziniyorum, kapımı sürekli kilitli perdemi açık tutuyorum, bürokratik işleri yürütmeyi öğrendim randevumu alıyorum tatlı tatlı gidiyorum, her yerde saatinde oluyorum, internetten ikinci el alabiliyorum ve ikinci el ve ucuzluk marketlerinin yerini biliyorum, gelmeden önce aklımda olan şeyleri bir bir yaptım, şaşkınlık devresini atlattım, bu paketi kapatacağım.
yollar: herşeyin yolu var. arabanın, bisikletin, trenin, tramvayın, otobüsün, atlının, köpeklinin, çocuklunun, aranırsa bulunabiliyor, yanyana uzanıyorlar, sonra bir tanesi ağaçların arasına sapıyor bir diğeri yolun karşısından devam ediyor, maceralı..
kanallar: çeşit çeşit kanal varmış ve bunların isimleri farklıymış, ama bu ince nüanslara vakıf olmak için biraz zamana ihtiyaç var.
bisikletler: insanlar yaya gezmiyor. gazelle markalı bir bisiklete biniyorlar. bu bisiklet gerçekten zarif ve yüksek, aynı hollandalılar gibi, hollandalılar dünyanın en uzun milletiymiş, öyleler, ve her şey çok özenli burada, gösterişli değil ama bir zenginlik ve düzgünlük herşeyde var.. herşeye özenmişler herşeyi uzun düşünmüşler, her şeyi planlıyorlar ve bu süreçte herkesin rızasını almaya çalıştıkları iddia ediliyor, bir örneğine şimdiden tanık oldum.. şimdiden yazacak bir sürü notum var.. ama halen bu akşamki bisiklet gezimin etkisindeyim.. bir güven hissi var, bir kasaba yaşantısındayım, ama çok da hareketli, her gün orda burda bir konsere bir gösteriye bir pazara rastlamak, bir tramvaya binip büyük kente gidivermek.. den haag'ın merkezinden geçtim de ne güzeldi.. orada daha bir heybetli yapılar var.. ama dev arabalar yok, bir mütevazılık hakim bütün zenginliğe rağmen.. anlatmak zor bu hali.. soylu bir alçakgönüllülük, bazen can sıkıcı olabilir ama iyi yine de.. çok düzgün. ama çok güzel.
kiraladığım ilk ev bu sokakta..

rijswijk yolları
okyanusta herşey yasak, kiteboard hariç, bir de çukur kazmak?

sabah böyle uyanıyorum (tabii hava güneşliyse)

aslında bu delft'teki en döküntü oda olmalı.. ama epiy toparladım, keyifli takılıyorum şimdi, büyük mavi koltuk güzeldi ama kullanamıyordum, onu yukarki odaya naklettik (allert inanmadı başarabileceğimize ama biz inandık..) rahat insanlar, ev arkadaşlarım, doktora öğrencileri ikisi de.. biri evin sahibinin oğlu.. bu da evin döküntülüğünü ve kiranın ucuzluğunu açıklıyor...
delft'in en döküntü odasına başımı sokmak: üç aylığına bir evim, evde döküntü bir odam, kullanabildiğim bulaşık ve çamaşır makineleri, hızlı internet ve iyi bir bisiklet pompası.. tamir edilmesi gereken bir bisiklet, görüntüden ciddi biçimde feragat edilerek çalıştırılabilen bir maya, ve nihayet girişilebilen çalışmalar... bütün bürokratik başvurular yapıldı, ve herkesle tanışılıp görüşüldü.. derslerim başlıyor.. haftaya istanbul'dayım o zaman, yeter çünkü..

21 comments:

onur said...

iyi yolculuklar kardesim..... operekten

onurr said...

vardinmi olum.. hadi bakalim haberlerini bekliyorum geniscene fotolar dahil... sevgilerr

onurr said...

o cikma cok dikkat cekici.Bina sanırım betonarme ve sonradan oyle bir konsolu cikabilmeleri enteresan..

acaba celik bir takviyemi var yoksa betonarme filizlerinden mi devam etmisler??

Alısma donemleri ha kardesim kolay gelsin... sende biriki cevap yazsan fean olmayacak...

onurr said...

pardon celik kolonları sonradan gordumm :)))

onurr said...

Ayrıca eskisehirdede eskiden bacalar bolgesi diye bir yer vardı.( hala onun kalıntıları duruyor) Eski kremit fabrikalarinin oldgu yer.Kremit pişirme fırınlarının bacalarıyla birlikte boyle bir kompozisyonları vardı.Tabii onlar daha cok tonozdu..onları hatırlayıverdim...

aslihan said...

aaa, gelmiş de yine gitmiş! bol şans, bol eğlence, bol öykü olsun.

krr said...

efenim su anda bir evin bir odasini bazi mutfak ve banyo dolaplarini ve kacak olarak komsunun internetini gecici olarak kiralamis duumdayim, bugun misafirim bir yerde yarin evim olacak ama daha mevzular yeni basliyor, kalici bir ev bulmam lazim diger hususlarla ilgli olarak daha genis yazacagim..

onurr said...

hadi bakalim...Capricio arabe yi dinliyor ve izliyorum lan yutub dan..
kardesim geldi aklima..

olum blogundan seni fazla rahatsz ediyorsamda soyle..bende boyle her kafama estikce sana yaziyooeum.

krr said...

yaz kardeşim yazmadığın günlere say...

onurr said...

eyvallahhh..

onurr said...

şimdi bir film izliyorum..nanni moretti nin.İlginc bir film.Adamın biri yonetmen ve sokaklarda scouter ile geziyor.Biryandan kenti bir yandan yapıları konusuyor bze.Ama biryandanda flashback filmindeki kadini arıyor.Cok aptal filmlere giriyor ve hemen cikiyor.Kafasında sanırım toparlayamadigi bazi seyler var.Adam sokaklari gezerken aklıma bir soru geldi ve filmi durdurdum sanaa sorayım dedim.Acaba yasadıgımız yerimi yasıyoruz? Yada orası mı oluyoruz? Ya da yasadigımız yer gibimi oluyoruz? ben burada bu korku ve guvensizlik icinde ysayan insanlarin arasında ,evde yada farketmez, boylemi olmaya basladım.acaba sen oradaki hayatının icinde bisikletle ordan oraya gce rahat gezerken kendini bulabiliyormusun? yani ( I mean :)) Sadece yermi degistirmek lazim.Ben bukadar yer degistirirken neden hala bunları dusunuyorum???

onurr said...

sorular durmuyor..

Sana telefonda "istanbulda en son icerken okadar keyifsizdin ki, bisikletle yoolardayken soyledigin sarkilar beni sasirtti" demistim.Sende"orası yollar ve muhabbet demistin"Sanki dusununce o biraz acikliyor bunu ama tam degil .Biraz cabuk cevap gibi...oradamısın..

krr said...

biketour'dan bir arkadaşa içli içli şöyle yazdım bu konuda, gerçi bunlar senle hep konuştuğumuz şeyler: "i was thinking about this: you're someone with this people in this place, and another person with other people in a different place.. you feel different and behave differently... so what makes cycling in general and biketour in particular nice was this: it makes you fine, it makes you feel nice, it makes you behave this way... ... the feeling that you're on your own.. the feeling of independence... the feeling of movement.. the feeling of going on, feeling of being together, a sense of adventure...
and also it is physiological, you have in your brain and muscles, blood circulating when you're cycling... so yes maybe we were the ones that made a cycling tour nice but also it was taking something nice out of us too... they were our good potentials.. which stay undeveloped, unused when we're stuck in these cities with our professional identities... ...i thought if i could endure that kind of voyage for years, i would feel much better than i felt when i was back in istanbul..."

krr said...

sadece yer değiştirmek yeterli değil herhalde.. nasıl bir yolculuk, hangi yolla... birşeylerle uğraşıyor olmak gerekiyor.. biketourda kentte işsiz kaldığımızda enerjimiz düşmüştü.. tekrar yola çıkıyorsun havan yerine geliyor.. burada yapacak uğraşacak kafa yoracak şeylerim çok fazla.. ve burda da iyi hissediyorum.. burası istanbul'a göre çok daha ferah bir yaşam ve çalışma ortamı sunuyor ama aslında bir beyaz yakalı yaşamı işte, varolma tarzım çok da farklı değil, uğraştığım şeylere burada devam ediyorum.. ama yeni ortamın ve yeni insanların getirdiği bir ferahlık var, geçici mi bilmiyorum..

onurr said...

Sana Kavafisten bir satır, bildigin bir satır, can sıkmak icin degil.Sadece yollar ve mekanlarla ilgili seylerde soylediklerin icin.. belkide farkinda oldugum ama senden duymak istedigim seyler icin belkide kendime....

hos her ne kadar siir sevmesende beni anlayacagini dusunerek..

Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin,
"bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede."

Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de


bu sehir

Papa III. Innocente said...

tebdil-i mekan sende ferahlık bizde yazalım öyleyse:

böyle saat zembereği gibi birşey giderek azaltıyor boşluklarını sınırlar giderek kalınlaşıyor gidecek yer giderek azalıyor burda durum böyledir insanlar insanlıktan çıkıyor gibi (ya da ben çıkıyorum bana öyle geliyor) ekonomik krize ve kavramların birbirine geçtiği yeni bir paradigma kayması öncesi sosyal krize bağlıyorum ben durumu sonuçta bir kriz olduğu aşikar.

süreyya karabulut'un babasını izliyorum ekranda
kanlı testere getirdim diyor basın mensuplarına

feysbuktan burmalı kadıncağızı özgür bıraksınlar diyorlar
varım.
japonlar yunusbalığı yemesin diyorlar
yokum.
var.yok.var.yok.varvar.yokyok.varyokvaryokvarvarvar.
bir varım
bir yokum
bir bakmışsın varım
bir bakmışsın yokum

böyle de şiirsel takılan, böyle de hayatı şiir gibi yaşayan bir insanım vesselam..blogunuzu takip ediyoruz efendim. arada bakıp bakıp iç geçiriyoruz. arada da buraya içimizi döküyoruz(zaten söylenen bir adama dönüştüm).

selamlar

onurr said...

hocam istanbula donus felan...Sıkıldınmı hemencik..

krr said...

hocam, genel olarak konferans denen şeyle ilgili görüşlerimi başka yere yazacağım, istanbul'la ilgili görüşlerimi şimdi yazıyorum: yani kentin yoruculuğu kalabalığı nemi ve metrodaki dubleks iftar kalabalığı ile ilgili rahatsızlıklarımı rasyonel biçimde ifade ede ede bir hal oldumsa da belki de asıl rahatsızlığım bunlar değil de, hatta belki de artık kentten sıkılmış olmam bile değil de.. nereye baksam nereye gitsem ne yapmaya çalışsam istanbul'da hep aklıma başarısızlıklarım geliyor... hani çaba harcamamış olsam sorun olmayacak belki ama canımı dişime takıp uğraştımdı.. gittiğim yola bak.. kaldığım mevkie bak.. şurdan uzaklaşınca niye kendime geldim, işte bundan: unuttum da tekrar bişeyler yapabilirmişim gibi geliyordu.. döndüm, inşa ettiğim hayatla karşılaştım, yine bir güvensizlik çöktü üstüme.. doktoradır iştir şunlar bunlardır kolay mevzular, onları hallederiz... herkesin hayatta yetenekli olduğu konular var...

krr said...

şimdi delft ajandam yani gelmeden önce hazırladığım listem handiyse tamam.. .. ev iş bisiklet tırmanış şu bu derken banka hesabımı da açtırdım.. her niyeyse dibi blmuş haldeyim.. bu nasıl oldu.. gelmek bitti.. burdayım artık.. hep yer mi değiştirmem lazım acaba.. bir adım önde kalırsam hiçbiryerde yaşayabiliir miyim? efenim gölgem bünyeden önce davranabilir mi?

kenar said...

gayet iyiyiz, ama yeni bir oda bulmam lazım, bizim evde yok dolayısıyla başka ev ev arkadaşı falan bulmam lazım, oldukça duygusal bir süreç, heyecanlı gergin falan.. insanlarla tanışıyorsun evleri beğeniyorsun odaları beğenmiyorsun ideal ev yok, var da orda duruyor erişemiyorsun, fırsat gördün mü atlıyorsun ama yanıt alaamıyorsun fena halde kafkaesk.. bu zamanlarda başlayacağım kafayı dumanlamaya, sonra sokakta kalınca tam olacak.. bir grup serseri görüyorum bir güzel köprü var onun kenarında takılıyorlar onlara katılırım artık...

kenar said...

müthiş bişey oldu, büyük bir aksilik olmazsa delft'te ilk kaldığım eve çıkacağım geçici olarak, 1-2 aylığına... bu haftasonu...